Keçiören tarihçesi

Keçiören isminin nereden geldiği hakkında rivayetler

Genellikle Ankara Kalesi’yle başlayan ve Çankaya ile biten Ankara’nın tarihi hakkındaki metinlerde Keçiören’in ve Etlik’in adı pek geçmez. Tarihî kaynaklarda, Keçiören adıyla daha çok Kurtuluş Savaşı yıllarında ve Cumhuriyet döneminde karşılaşmaya başlarız. Oysa Ankara’nın en eski yerleşimlerinden biridir Keçiören.

İsminin kökeni üzerinde farklı rivayetler bulunan Keçiören’in adının “keçi” ve “ören” sözcüklerinden türetilmiş olması ihtimallerden biridir. Dünyaca ünlü Ankara Keçisi’nin memleketinde ve pek çok yerinden tarihî eserlerin çıktığı bir yörede bu isim oldukça anlamlı görünmektedir.

Bir başka rivayet; İpek Yolu, Kral Yolu tarihî yollarının geçtiği bir yörede, yerel ağızla söylenen “geçiveren” sözcüğünün evirilmesinden geldiği şeklindedir. Keçiören’in adının, zamanında burada “keçe” döküldüğü için keçeden geliyor olması da rivayetlerden biridir.

Efsanevi bağlarında yetişen üzümlerin geç olgunlaşmasından dolayı “geçveren” sözcüğünden türetilmiş olabileceği de yine rivayetler dâhilindedir.

 Bütün bunların yanı sıra, akla en yatkın dayanak tarihî kaynaklardır ki, Fatih Sultan Mehmet dönemine ait Ankara Mufassal Tahrir Defteri’nde “Karye-i Kiçiviran Tab-i Kasaba” (Kasabaya Bağlı Küçük Viran Köyü) şeklinde geçen ifadeden, “küçük viran” adının zamanla Keçiören’e dönüştüğü anlaşılmaktadır.

Her ne kadar, adı Kiçiviran’dan geliyor olsa da Keçiören, bugün artık “küçük” değil, “viran” hiç değil. Ankara’nın birçok açıdan en gelişmiş ilçelerinden biri ve sahip olduğu tarihî, doğal ve kültürel zenginliklerini tüm Ankaralılarla paylaşıyor.

Coğrafi yapısı ve konumu

Keçiören, Başkent Ankara’nın metropol ilçelerindendir. Doğu ve kuzeydoğusunda Pursaklar, kuzey ve kuzeydoğusunda Çubuk, kuzeybatısında ve batısında Kazan güney batısında Yenimahalle, güney ve güneydoğusunda Altındağ ilçeleriyle komşudur. Coğrafi olarak 32,74 batı boylam, 40,08 kuzey paralelleri arasında olup yaklaşık yüz ölçümü 98.1 km²dir.

tarihce_foto_1_1252.jpg

Keçiören coğrafyası engebeli yüksek plato ve dar-dik vadilerden tepelerden meydana gelir. Yüzyıl öncesi Keçiören, Etlik, Ayvalı, Kalaba ve Bağlum bölgesi Ankara şehrinin meşhur üzüm bağlarının meyve sebze bahçelerinin bulunduğu bir bölgedir.

 

 

 

tarihce_foto_2_1253.jpg

Zaman içerisinde bu bağ ve bahçeler, imara açılmış ve bölgede yoğun bir şehirleşme başlamış neticede Başkent Ankara’nın nüfusu en yoğun metropol ilçesi Keçiören meydana gelmiştir.

 

 

 

 

Keçiören’in Tarih Sahnesinde Konumu

Anadolu Medeniyetleri Dönemi

Keçiören ilçesinin konumu itibariyle antik çağlardan itibaren kuzey – batı ulaşım yollarına ve Ankara şehir merkezine yakın olması ilk çağlardan itibaren bölgede insanoğlunun yaşanmış tarihi izlerine rastlanır.

İnsan yaşamı için oldukça elverişli Çubuk Çayı’nın Kalaba vadisinden geçmesi, Hacıkadın deresi vadisinin Çubuk Çayı’na yakın tabanlı vadi meydana getirmesi, Bağlum Hisar Tepe’nin gölgeye hakim bakı terasına sahip olması, andezit kayalıkların varlıkları gibi özelliklerden dolayı bölge, antik çağlardan itibaren iskan görmüştür.

 

 

tarihce_foto_3_1254.jpgAnkara şehir ve taşrasında Hatip Çayı, Ankara Çayı, Ova Çayı, Çubuk Çayı Kirmir Çayı, İncesu deresi yamaçlarında bu döneme ait silex aletler, ok uçları ve kesici aletler bulunmuştur. Buda avcı- toplayıcı hayat tarzının hüküm sürdüğünü gösterir.

Çubuk Çayı vadisi ve vadiye ulaşarak Çubuk Çayı’na karışan akarsu yatakları ve etrafında bulunan düzlükler ile günümüze ulaşmayan meşelik alanlar bu dönem insan hayatı için önemli bir faktördür.

 

 

 

tarihce_foto_4_1256.jpg

 

Keçiören ilçesi kalaba semtinde şelalenin bulunduğu kayalarda Frig dönemi kaya mezarı günümüze kadar ulaşmıştır. 1861 yılında Fransız arkeolog Georges perrot tarafından kalaba semtinin bazalt aslan kabartması ve Etlik semtinde grifonlu Kybele kabartsı bulunmuştur. Kabartma ve heykeller Anadolu Medeniyetleri Müze’sinde sergilenmektedir.

 

 

 

 

 

 

Selçuklu Dönemi

Malazgirt savaşı sonucu ‘’Rum Diyarı’’ olarak anılan Anadolu içlerine, Selçuklu emrindeki Türkmen beyleri iskan amaçlı akınlara başlar. Anadolu Selçuklu hakimiyetin’de olan Ankara 1101 yılında birinci haçlı seferlerinde işgal edildi aynıyılMerzifon yakınlarında haçlı orduları buzguna uğratılmış ve bizansın hakimiyeti çok kısa sürmüştür.

izetten keykavus

 

 

 

Sultan İzzeddin Keykavus’un vezirlerinden Kızıl Bey’in Ankara’da yaptırdığı cami medrese ve türbe.

 

 

 

 

 

tarihce_foto_6_1258.jpgSelçuklu eseri Ak köprü

Sultan Keykubad’ın on sekiz yıllık yönetim döneminde kara ve deniz askeri gücü zirveye ulaştı. Kervan yolları üzerine köprüler, hanlar ve kervansaraylar yapıldı. Çubuk Çayı üzerinde bulunan Ak Köprü bu dönemde yapıldı, İlim sanat eğitim ticaret zenaat ve hayvancılık gelişti. Moğol saldırılarından kaçarak Anadolu’ya gelen ilim erbabı ve sanatkarlar Ankara ve civarı kasabalarına yerleştiler. Bölgede Türkmen nüfusu arttı ve yeni köyler kuruldu.

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi

1356 yılında Orhan Gazi zamanında Osmanlı Beyliğinin eline geçmiştir. 1402 yılında Timur orduları ile Yıldırım Beyazıt orduları Çubuk Ovasında karşılaştığı zaman, Yıldırım Beyazıt Keçiören ilçesinde yer alan Kalaba semtini ordu karargâhı olarak kullanmıştır.

Osmanlı dönemi Tahrir Defterlerinde ve vakıf belgerinde Sultan 1.Murad Hudavendigar zamanında bulunan ve günümüz Keçiören ilçesi hudutları dahilindeki köy ve mezralar şunlardır:

Galebe/ Galaba( Kalaba) vadisi ,Kiçi-viran(Keçiören) Köyü ,Etlik Köyü ,Ovakcık Köyü, Galebe/ Galaba( Kalaba) Köyü, Yavlün( Bağlum) Köyü, Kösrelik Köyü, Lezgi(Sarıbeyler) Köyü, Geldi-buldu(Güzelyurt) Köyü

Osmanlı döneminde eserleri

Kiçiviran ve civarı Osmanlı döneminde meşhur ankara bağlarının bulunduğu bölgedir kiçi-viran Osmanlının ilk yıllarında küçük bir yerleşmeyken daha sonra ki yıllarda şehirde oturan ahalinin bağları ile şenlenmiş, bağ evleri yapılarak ‘’ yazlık’’ durumuna gelmiştir. Galebe ise bir köy yerleşmesi olarak devamlılığını sürdürmüştür. Keçiören ilçe hudutları içerisinde bulunan ve Osmanlı arşiv belgelerinde adı geçen bazı yapıları günümüze ulaşmamıştır. Belgelerde adı geçen mektep, zaviye, cami, manastır ve kilise, köprü ve bağ evidir.

Şeyh Muzaffer Zaviyesi

Osmanlı vakıf belgelerinde adı zikredilen ve Şeyh Muzaffer tarafından yaptırılan zaviye binasının Galebe Vadisinde olduğu zikrediler.

Galebe(Kalaba) Köyü Camii

Eski Galebe köyü Camii yıkılmış yerine yeni cami yapılmıştır

Manastır Köprüsü

tarihce_foto_7_1259.jpgÇubuk çayı üzerinde bulunan ve yıkılan Manastır Köprüsü günümüzde bulunmayan Ermeni manastırına geçişi sağladığı için bu adı almıştır.

 

Numune Çiftliği

Sultan 2. Abdülhamid Han zamanında Galebe(Kalaba) köyü yolu üzerine yapılmıştır, 1902 yılında eksikleri tamamlanarak Ziraat ve Ameliyat Mektebine çevrilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 27 Aralık 1919 da Ankara gelmesinden sonra beraberinde ve sonrasında gelen sivil gazeteci, yazarlar ve siyaset adamları Yunus Nadi, Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöğer bu bina da kalmışlardır.

 

 

 

tarihce_foto_8_1260.jpg

Ankara Ziraat Mektebi

Ankara Valisi Memduh Paşa’nın ve şehrin diğer ileri gelenlerinin de katıldıkları büyük törenle 6 Mayıs 1895 tarihinde Ankara Numune çiftliği’nin ‘’Ağıl ve Çoban Mektebi’’ nin temeli atıldı.  Anadolu’da milli mücadele hareketini başlatan Mustafa Kemal Paşa 27 Aralık 1919 tarihinde ‘’Heyet-i Temsiliye’’ üyeleriyle Ankara’ya gelir ve Kalaba Köyü yakınında bulunan Ziraat Mektebi’ne yerleşir. Böylelikle Ankara Ziraat Mektebi, Milli Mücadele’nin ilk karargah binası oldu.

 

tarihce_foto_9_1261.jpg Meryem Ana (Kızıl) Manastır

Osmanlı belgelerinde Ankara’da ‘’Meryem Ana Ermeni Manastırı’’nın adı zikredilmektedir. 1858 yılında Ankara’da yedi adet eski Ermeni kilisesi ile şehir dışında bir manastır bulunmaktadır. 1892 yılında Alman haritacı Nach v. Vinkenin çizdiği haritada Çubuk Çayı’na yakın Galebe(Kalaba) Köyü’nün batısında ‘’Kızıl Manastır’’ adıyla bir yapı gösterir.

 

 

 

Dede Çeşmesi

Günümüzde Güzelyurt Mahallesi camii yakınında bulunan ‘’Dede çeşmesi’’  1879 yılında yapılmıştır.

 

tarihce_foto_10_1262.jpg

 

Bağlum Çeşmeleri

Bağlum’da Osmanlı döneminde yapılmış çok sayıda çeşme bulunmaktadır. Bu çeşmelerden en önemlisi Bağlum, Uluharman ve Menderes caddelerinin kesiştiği yerde bulunan çeşmedir.

 

 

 

 

 

 

 

Nahiye Oluşu Tarihi 1200-1300 yıllarına dayanan Keçiören, Kalaba (Galebe), Etlik ve Ovacık Köylerinin arazilerinin gelişmesinden sonra 1936 yılında Bucak (Nahiye) oldu. İlk Nahiye Müdürlüğü görevini Osman Bedrettin Yolga ifa etti. Sonrasında Mehmet Derviş Çiyiltepe, Ahmet Feridun Demir , Nafi Muharremgil, Osman Macit Atay , Suphi Günay ve Hakkı Tataroğlu Nahiye Müdürlüğü yaptı.

1984 Yılında İlçe Oldu Keçiören 1966 yılında Altındağ ilçesine bağlandı, 1984 yılında ilçe oldu. Keçiören’in ilçe belediye sınırları içinde 43 mahallesi olup ayrıca Keçiören ilçesi sınırları içinde kalan Alacaören, Kılıçlar, Gümüşoluk, Kösrelik, Kurusan, Saray, Sarıbeyler köyleri ile Bağlum ve Pursaklar beldeleri de ilçeye bağlandı.

 

 

 

 

Cumhuriyet Dönemi

Milli Mücadelenin ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına tanıklık eden Keçiören Cumhuriyetin ilanından sonra uzun yıllar Milletvekili,iş adamı,yazar ve gazeteciler gibi önemli insanların ev sahipliğini yaptı.Geçmişinden gelen zenginlerin dinlenme bölgesi olma özelliği bir süre devam etti.Bağ evleri,Özel köşkler Keçiören’in sosyo kültürel yapısının sürdürüldüğü yerler oldu.

Çeşit çeşit meyve ağaçlarının, havuzların, kuyuların, kümeslerin bulunduğu bahçe içindeki evleriyle uzun yıllar orta halli ve varlıklı Ankaralıların sayfiye yeri olan Keçiören’de, her yıl Mayıs aylarında bağlara, Eylül ayında da merkeze doğru geçekleşen nüfus hareketi, 1950’lerden itibaren yerini tek yönlü, kalıcı göçlere bıraktı. Artık gelenler Ankara’dan değil, Türkiye’nin her tarafından geliyorlardı. Keçiören’in yeni sakinleri, Ankara’nın hızla artan nüfusunun yarattığı konut baskısı nedeniyle kendi çözümünü geliştiren yoksul kesim oldu.

Gecekondu gerçeği, Ankara’nın birçok semti gibi Etlik ve Keçiören’in de kaçınılmaz kaderi oldu. Sanatoryum, Taşocağı ve Kalaba’daki eski mezarlık civarında yapılaşmaya başlayan ilk gecekondular, kısa sürede Keçiören’in her tarafına yayıldı. Aktepe’de uygulanan gecekondu önleme planları da gecekonduların yayılmasını önleyemedi. 1970’ler ise apartmanlaşma dönemi oldu. Bazı varsıl arsa sahiplerinin yaptırdığı ve parmakla gösterilecek kadar az sayıdaki iki üç katlı apartmanlar zaten yok değildi. Asıl apartman furyası “kat karşılığı” apartman yapan “yapsatçı” yüklenicilerle başladı ve bugün hâlâ devam ediyor. Yapsat’çılar şimdi de, kendilerine verilen tapu tahsis belgeleriyle gecekondu yaptıkları hazine arazilerinin sahipleri için apartmanlar inşa ediyorlar. Bu tablonun ortaya çıkardığı sıkışık ve birbirinin benzeri apartmanlar ile artmaya devam eden nüfus, bugünkü Keçiören açısından en önemli olumsuzluk olarak not edilebilir.

Keçiören Bağ evleri Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 90’lı yıllarda yayımladığı ve bir kent kültür dergisi olarak uzun süre yeri doldurulamayan “Ankara”nın birinci sayısındaki yazısında Prof. Dr. İlber Ortaylı, modern ve sorunlu bir başkent olarak nitelendirdiği Ankara’nın, görünenin aksine birçok Anadolu kentine göre daha iyi korunmuş bir eski kent dokusuna da sahip olduğuna ve de betonlaşmakta olan doğa içindeki eski bağ evlerine dikkat çeker. Keçiören’in bu efsanevi bağ evleri içinde belki de en dikkat çekeni, Ankara’nın ilk büyükelçiliklerinden birini açan ve Atatürk’ün de zaman zaman katıldığı zengin davetler veren Ruslara ait olmuştur. 1916 yangınından sonra Hamamönü’ndeki eski belediye başkanlarından Mavioğlu’nun konağına taşınan, daha sonra 1925 yılında yapımı tamamlanan Atatürk Bulvarı’ndaki kendi binasına yerleşen Rus Sefarethanesi’nin Keçiören’de bir bağ evi olduğu bilinmektedir. Öte yanıdan, diplomatik misyonla kullanılan bağ evlerinin tek örneği de bu değildir. Dutluk Durağı’ndaki Tarmanlar’ın Konağı, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Polonya Büyükelçiliği olarak kullanılmıştır.

“Bağ evlerinin sakinlerinden biri de ünlü mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’dur. Ankara’nın önemli yapılarından birçoğunun mimarı olan Koyunoğlu, renkli anılarında Ankara’nın; Atatürk ve Erzurumlu Nafiz’den sonra üçüncü otomobilini kendisinin aldığını yazar. Sonra bir bağ evi almaya karar verir ve Keçiören’in eski sakinlerinden Vehbi Koç’un babası Mustafa Efendi’ye giderek eski bir mesire evini satın alır. Bu arada aralarında ilginç bir pazarlık geçer. Bir mimar olan Koyunoğlu ile inşaat malzemeleri satmakta olan Mustafa Efendi tanışmaktadırlar. Aslında bu evi satmayı düşünmediği ama Koyunoğlu isterse satabileceğini söyleyen Mustafa Efendi, Koyunoğlu’na, fiyat hakkında “sen mimarsın, hesap kitap bilirsin, ne veriyorsun” der. Bunun üzerine Koyunoğlu, az olduğunu bile bile “sadece 10 bin lirası olduğunu” söyleyince, Mustafa Efendi “8 bin liranın yeterli olduğunu, evi tamir etmek için de paraya ihtiyacı olacağını ve kalan 2 bin lirayı tamir masrafı olarak hediye ettiğini” söyleyerek oldukça tokgözlü bir tavır sergiler

Bir dönem İstanbul’dan veya taşradan Ankara’ya gelen, ancak oturacak konut bulamayan devlet memurlarının da imdadına yetişen Etlik ve Keçiören’deki bağ evleri, Ankaralı işadamı Vehbi Koç’un anılarında da yer alır .

“ Ankara’da yazlığa çıkmak âdeti vardı. Ayrıca sıtma hastalığı çoktu. Onun için yazları orta halliler ve zenginler bağlara giderdi. Bağa çıkanların zenginlik derecesine göre çift ya da tek atlı arabaları, bir atı ya da eşeği bulunurdu. Ankara’da havası ve suyu iyi olan yazlık üç semt vardı: Keçiören, Etlik, Çankaya. (…) Bizim bağımız Keçiören’in altında Çoraklık semtinde idi. Eş, dost, akraba hepimiz bu semtte oturduk. Çoraklık’ta hep bizim gibi Müslümanlar otururdu. Biraz ilerimizdeki Keçiören’de en çok Katolik ve Emeniler otururlardı. Onların bağlarının bakımı, güzel binaları, bahçeleri hemen dikkat çekerdi. Bu Hıristiyanların büyük bölümü Ankara’yı terk ettikten sonra evleri satıldı. Keçiören’in havası itibariyle Ankara’nın en güzel yazlıklarından birisi idi. Atatürk Köşkü şimdiki hastanenin yerinde yapılacaktı. Her nedense vazgeçildi, Çankaya’da yapıldı”

Keçiören’in Tanınmış Sakinleri

 Keçiören’de birçok ünlü isim yaşamıştır. Keçiören Belediyesi’nin kitabında (Keçiören Belediyesi, 2004); hayatlarının belirli dönemlerinde Keçiören’de yaşamış pek çok ünlü ismin adı geçmektedir. Düşünür ve siyasetçi Ahmet Ağaoğlu,   eski başbakanlardan Bülent Ecevit ve Hasan Saka, 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar,  asker ve siyasetçiler Fevzi Çakmak,  Refet Bele, Hüseyin Rauf Orbay, Kazım Özalp, Recep Peker, siyaset ve fikir adamı Hamdullah Suphi Tanrıöver, edebiyatçı Halide Edip Adıvar, hekim ve siyasetçiler Dr. Adnan Adıvar ve Dr. Reşid Galip ile sinema ve tiyatro sanatçıları Belgin Doruk ve Defne Yalnız.  Bu listeye farklı kaynaklardan; Atatürk’ün Yaveri Cevat Abbas, TBMM’nin ilk milletvekillerinden Emin Sazak, milletvekili şair yazar Aka Gündüz, Türkçülük akımının önde gelen isimlerinden Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura, İlköğretim Genel Müdürlerinden ve Köy Enstitülerinin mimarı İsmail Hakkı Tonguç, tarihçi yazar İlber Ortaylı, mimar şair Ali Cengizkan ile gazeteciler Güneri Civaoğlu ve Güngör Uras gibi daha birçok ünlü ismi ekleyebiliyoruz.

Bunlardan gazeteci Güneri Civaoğlu da bir zamanlar ailesiyle birlikte Etlik’te oturanlardan. Civaoğlu’nun o günlerini anlattığı aşağıdaki makalesinden meslektaşı Güngör Uras ile de komşu olduğunu öğreniyoruz:

“Savaş yıllarında ailem Ankara`dayken, pek çok aile gibi şehir dışına, bağlara taşınmış. Etlik ve Keçiören gibi bağlıklar, olası Alman uçakları taarruzunun bombalamayacağı yöreler olarak görülüyormuş. Milletvekilleri, yüksek memurlar, noterler Etlik bağlarını tercih etmişler. Vehbi Koç Keçiören`deymiş. Emin Sazak gibi bakanlar, Ecevit`in politikacı babası da Keçiören`de yaşayanlardanmış. Geceleri pencerelerden ışık sızmasın ve bombardıman uçaklarına hedef oluşturmasın diye camlara siyah kâğıtlar kaplanırmış. Gece boyunca projektörler göğü tararmış (…) babam ve annem bankada çalışırlardı. Onlar da Etlik`i seçenlerdendi. Savaştan sonra da kalmışlar. Bir bağ evinde otururduk. Aklımın ermeye başladığında oradaki yaşamdan bazı görüntüler anılarımda hâlâ canlıdır. Örneğin; evimizin içinde bulunduğu 40 dönümlük üzüm bağımız ve yüzlerce kayısı (Ankaralılar zerdali der) ağacı... Sabah kahvaltımıza, bağdan toplanmış beyaz ve kırmızı üzümler, ev yapımı pestiller eşlik ederdi. Etlik yıllarından iki anıyı ise dün öğleden sonra şu satırları yazarken CNN Türk`te konuşan Güngör Uras bugünlere taşıttı. Birincisi; şimdi Milliyet`te köşe komşum olan Güngör Uras`ın Etlik`te keman çalışını gıpta ile izleyişimdir. Onlar da savaş nedeniyle Etlik`e geçen ve orada kalanlardandı. Diğeri; ‘Serum’ Durağı’ydı. Bizim evlerin bulunduğu duraktan sonra otobüsler ‘Serum’da dururlardı. Orada Türkiye`nin ihtiyacı olan "serum" ve "aşı" araştırmaları yapılır ve üretilirdi. Müdürünün oğlu Süha sınıf arkadaşımdı. Bazen onların oturdukları devlet lojmanına gider, üretimi hayret ve ilgiyle izlerdim. Türkiye adına gurur duyardım. CNN Türk`te Güngör Uras, acı bir gerçeği anlattı. Refik Saydam`ın inisiyatifiyle Sağlık Bakanlığı`nda ‘çeşitli hastalık olasılıklarına karşı serum ve aşı üretildiğini, ama sonraları bu çok önemli stratejik üretimin durdurulduğunu, Türkiye`nin tümüyle dışarıdan aşı ve serum ithaline bağımlı hâle getirildiğini’ söyledi. Ankara Etlik bağlarındaki ‘Serum’ durağını hatırladı mı bilemem”

Ankara Kalesi’nin, Etlik ve Keçiören bağlarından görüntüsüne, Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı kitabında da vurgu yapar: Belki milli mücadele yıllarının bıraktığı bir tesirdir, belki doğrudan doğruya çelik zırhlarını giymiş ortada dolaşan bir eski zaman silahşoruna benzeyen kalesinin bir telkinidir; Ankara, bana daima dâsitâni ve muharip göründü. Şurası var ki, şehrin vaziyeti de buna müsaittir. Daha uzaktan gözümüze çarpan şey, iki yassı tepenin arasındaki geçidiyle tabii bir istihkâm manzarasıdır. Bu his şehrin etrafında ve ona hâkim tepelerinden bakarken pek küçük farklarla ancak değişir. Çankaya sırtları, Çiftlik, Baraj yolları, Etlik, Keçiören bağları velhasıl nereden bakarsanız bakınız, cam gibi keskin bir ışık altında bu kaleyi, bütün arazi terkiplerini kendisinde topladığı ufka hep aynı sükûnetle hâkim görürsünüz. Bazen geniş sağrısını rüzgâra vermiş bir harp gemisi gibi zaman ve hadislerin denizinde çevik ve kudretli yüzer, bazen bir iç kale, bütün ümitlerin kendisinde toplandığı son sığınak olur, bazen bir kartal yuvası gibi erişilmesi imkânsız yükselir. Keçiören ve Etlik’in Ankara’nın sosyal hayatındaki yeri Cumhuriyet’ten sonra da devam eder. Atlı Spor Kulübü’nün hafta sonları bir eğitmen nezaretinde düzenlediği ve kadın erkek tüm Ankaralıların katıldığı günübirlik atlı gezintilerinin, Atatürk Orman Çiftliğinden başlayan rotası Etlik ve Keçiören bağlarına uzanırdı. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ünlü romanı Ankara, Cumhuriyet Türkiye’sinin özeleştirisini yaparken, dönemin Ankara’sının sosyal yaşamından kesitler de sunan Ankara’nın kahramanları da sık sık atlı gezintiler yaparlar.

 

Günümüz Keçiöreni Hakkında Genel Bilgiler

Keçiören’in Hizmet Alanları 30 Kasım 1983 tarihli ve 2983 sayılı kanunla ayrı bir ilçe haline getirilen Keçiören’in sınırları İçişleri Bakanlığı’nın 13/81 sayılı kararıyla tesbit edildi.

Keçiören Belediyesi’nin hizmet alanı büyüklük olarak 58,66  km2’dir. Bağlum’unda Belediyemize bağlanması ile bu alan 156  km2 ye ulaşmıştır. Keçiören Ankara’nın kuzeyinde merkeze 13 km. uzaklıkta, yükseklik olarak 1075 rakıma sahip etrafı dağ ve tepelerle çevrili, yeşili bol güzel bir bölgedir. Keçiören’de yer alan 51 mahallenin %90 nından fazlası çevre yolunun güneyinde yer alırken %10’a yakın bir kısmı ise Bağlum bölgesinde bulunmaktadır.

Bağlum; Karakaya, Karşıyaka, Hisar ve Kafkas, Çalseki, Kösrelik, Güzelyurt ve Sarıbeyler olmak üzere sekiz mahalleden oluşurken  19 Mayıs, 23 Nisan, Adnan Menderes, Aktepe, Aşağı Eğlence, Atapark, Ayvalı, Bademlik, Bağlarbaşı, Basınevleri, Çaldıran, Çiçekli, Emrah, Esertepe, Etlik, Güçlükaya, Gümüşdere, Güzelyurt, Hasköy, İncirli, Kavacık, Subayevleri, Kalaba, Kamilocak, Kanuni, Karargahtepe, Köşk, Kuşcağız, Osmangazi, Ovacık, Pınarbaşı, Sancaktepe, Şehit Kubilay, Şenlik, Şenyuva, Şevkat, Tepebaşı, Ufuktepe, Uyanış, Yakacık, Yayla, Yeşilöz, Yeşiltepe, Yükseltepe, mahalleleri çevre yolunun güneyinde kalmaktadır.

Nüfus

Keçiören ilçesi metropol ilçe belediyeleri, arasında nüfus bakımından en büyük ilçe olup 2021 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) verilerine göre 942.884 nüfusa sahiptir.

 

 

 

Keçiören’den Görseller

tarihce_foto_11_1263.jpg

 

 

 

 

Keçiören’de Muafız Alayı(VEKAM ARŞİVLERİ)

 

 

 

 

 

 

214 - Main

 

 

 

 

Keçiören’de Bahar ve Çocuklar(VEKAM ARŞİVLERİ)

 

 

 

 

tarihce_foto_13_1265.jpg

 

 

Keçiören Caddesi (VEKAM ARŞİVLERİ)

 

 

 

 

 

 

tarihce_foto_14_1266.jpg

 

 

 

KEÇİÖREN BAĞLARI (VEKAM ARŞİVLERİ)

 

 

 

tarihce_foto_15_1267.jpg

 

 

 

Keçiören Üzüm Bağları

 

 

 

tarihce_foto_16_1268.jpg

 

 

 

Keçiören Bağ Evleri

 

 

 

 

 

 

 

 

tarihce_foto_17_1269.jpg

 

 

 

Çubuk Çayı üzerine yapılan Etlik Köprüsü

 

 

 

 

 

tarihce_foto_18_1270.jpg

 

Etlik’te bulunan Grifonlu Kybele kabartması

 

 

 

 

 

 

 

 

 

tarihce_foto_19_1271.jpg

Kalabada Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün katılımıyla düzenlenen ilk Nevruz şenliği  Mart 1922

tarihce_foto_20_1272.jpg

 

 

 

 

 

 

 

 

Kalaba Vadisi’nde yapılan Nevruz şenlikleri

 

 

tarihce_foto_21_1273.jpg

 

 

 

 Kalaba Vadisi’nde yapılan Nevruz şenlikleri

 

 

 

 

 

 

 

 

tarihce_foto_22_1274.jpg 

 

 

Kalaba Vadisi’nde yapılan Nevruz şenlikleri

 

 

 

 

 

tarihce_foto_23_1275.jpg

 

 

 

‘’Keçiören kıraathanesi’’ arka planda görülen yapı Keçiören’in ilk mektebi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇALAR

Abdulkerim ERDOĞAN       Keçiören Tarih ve Kültür Atlası

Timur Özkan      Keçiören’den Etlik’e Bir Ankara Fragmanı

VEKAM (Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi) Fotoğraf Arşivi